Saturday 6 February 2010

Gün 8&9 - 9&10 Ocak 2010 - Burdur'da ilk haftasonu

Burdur tipik bir Anadolu sehri. Büyük ölcüde askeriye sayesinde servis sektörüne bagimli halde hizmet veriyor. Demirel’in kariyeri Burdur’un komsusu Isparta’ya yaramis deniyor hep. Ben Isparta’ya da gittim, lâkin o kadar fahis bir fark görmedim. Cuma günü Burdur müzelerini gezdik ailece. Tas Oda’ya, Bâki Bey Konagi’na gittik. Tas Oda’daki müze görevlisi son derece canayakin ve misafirperverdi. Ayrica burada Burdur yakinlarinda bulunan mamut kemikleri de sergileniyor, gayet ilgi cekici. Burdur’un bir de müzesi var, ona önümüzdeki haftasonu gidecegim.

"Burdur'un kültürel ve turistik nesi var?" diye merak ediyorsaniz Kültür ve Turizm Bakanligi'nin Burdur sayfasi gayet derli toplu bilgli iceriyor.

Ulu Camii etrafinda kurulan pazari gezdik. Burasi da büyük sehir cocuklarinin hayatlarinda pek göremeyecekleri tipik bir Anadolu pazari. Burdur’un bu bölümü ve Ulu Cami’nin arkasindan inilip cay gecilince girilen Demirkazik mahallesi bozulmamis, biraz iyimser bir bakisla 100 yildir degismemis bile denebilir, zaten SIT alani ilan edilmis. Cuma gününün ikinci yarisi bu saydigim yerleri yaya bir sekilde yürüyerek gecti.

Cumartesi nispeten sakindi, otele gelen bir tur sirketi Burdur cevresindeki görülmeye deger yerlere kafa basi yanlis hatirlamiyorsam 60 YTL’ye tur düzenledi. Ben tabii örnek asker, inzibat gelir de bulamazsa vs. diye katilmadigimla kaldim, sonra da pisman oldum. Inzibat hikâyesi cünkü apayri bir sekilde basimizi yakiyordu. Cumartesi günü Burdur’da kitapci aradim. Maalesef sehrin bence önemli eksikliklerinden biri iyi ve büyük kitapci. Ilk etapta bulabildigim daha ziyâde kirtasiyelerin cok az sayida kitap da satmalari oldu. Sonra sora sora iki tane ufak kitapci buldum: Öykü Kitabevi ve Eylül Kitabevi. Öykü kitabevinin daha sahafimsi bir havasi var. Oralarda 2 saate yakin vakit gecirebildim, bayagi da kitap aldim. Kültürel bir diger etkinlik sinema, Burdur’da Oscar sinemalari var.

Burdur’un benim gördügüm ve cok hosuma giden bir özelligi de kadinlarin is hayatinda fazlasiyla etkin olmalari. Dükkanlarda calisanlar sürekli kadinlar, gayet misafirperverler. Kadinlarin “ev hapsinde olmamasi” sehrin hem ekonomisini eminim cok olumlu etkileyen bir unsur, hem de cehresini son derece degistiriyor.

Kis mevsiminde Burdur’un olumsuz yanlarindan biri muhakkak havasi. Belediye’nin dogal gazi tavsiye etmesine ragmen hâlâ pek cok yerde –kötü kalite- kömür yakiliyor. Cuma ve Cumartesi aksamlari hava bogazimizi yakacak derecede kötüydü, dolayisiyla bilhassa rüzgâr olmayan günlerde, hele gecelerde cikip da bir dolasmak pek mümkün degil.

Pazar günü ögle saatinde annemleri yolcu ettim, 1700’de nizamiyeden girmis olmam gerek. Yarim saat bir internetcide gazete okudum. Bu arada internet demisken, ben bu asamada henüz askeriyede bizim de kullanabilecegimiz bir internet salonu oldugunu bilmiyorum. Sonradan ögrenecegim, bir daha da Burdur’da baglanmayacagim, cünkü Burdur’un en hizli internet baglantisi tartismasiz kisladaki baglanti.

1330’da Yahsi Bati’ya girdim sinemada, pek begenmedim. Belalti vs. olmasindan ziyade espriler zorlama geldi. 1600 gibi nizamiye kapisindan girdim, kontrol edildim, yanimda ilac vs. getirdim mi diye. Kogusa gidis, sivil kiyafetleri cikar, arada telefon karti al darken 1800’de ictima oldu, yemegi carsida yemis oldugu icin istemeyenler ayrildilar. Aksam yemeginde yayla corbasi, türlü, soguk makarna salatasi ve mantalina vardi. 1900’da bavullari topladik, depoya götürdük, 1930’da yatip kitap okudum, 2100 gibi de uyudum. Öksürüyorum, burnum akiyor.

No comments:

Post a Comment