Saturday 6 February 2010

Gün 7 - 8 Ocak 2010 Yemin Töreni

Tören sabahi kogus nöbeti var benim, 0200-0400 arasi, berbat bir saat haliyle. En güzel nöbetler ya 2000-2200 ya da 0400-0600, yani uykuyu fazla bölmeyen nöbetler. Haliyle üniformayi da giyip cikarmak gerekiyor 2 saat icin. Neyse 0145 gibi benden önceki arkadas kaldirdi nöbete. Daha önce de vurgulamisimdir, bize cok iyi davraniyorlar diye. Örnegin ben 0200-0300 arasinda yanimda getirdigim bir kitabi okudum, nöbetin yarisi öyle, yarisi da karsi kogusun nöbetcisi ile muhabbet ederek gecti. 0350 gibi benden sonraki arkadasi kaldirdim, kendim tras olmaya gittim, 0420 gibi gene yattim. Bir saat uyudum, uyumadim, kalktim tabii gene. 0615’te yemekhâne önünde ictima, 0630’da kahvalti (peynir, 6-7 zeytin, kutu sarellemsi bir cikolotali krem, haslama sosis ve cay). 0715’te ictima gene, herkesin kiyafetine, sacina sakalina bakiyorlar. Postallar boyali mi diye kontrol ediliyor, ne de olsa tören günü. 0830’a kadar herkese izin verdiler, üstümüzü basimizi düzeltelim diye. Asagidaki gibi bir sey olmasin yani:



Bu arada bugüne kadar sürekli bir tehdit “yemekhânede yemin etme”, askerde asagilayici bir olay anlasilan. Mütemadiyen yürüyemeyenlere, uygun adimi beceremeyenlere vs. Söyleniyor. Herkes tören alaninda sasaali bir sekilde and icerken sen yemekhânede basinda bir subay catal kasiga yemek edeceksin. Yani 21 gün askerlik icin pek kimsenin umurunda olmasa da hos da bir sey degil. Öte yandan asagida da okuyacaksiniz, yemekhânede yemin ettirdiler bize en sonunda, orasi da ayri bir ironi.

Tören alanina yola cikmadan “cesaret edemeyen, ben yapamayacagim diyen vs. var mi?” diye soruldu ve ilginc bir sekilde bizim mangadan da 2 kisi olmak üzere yaklasik 10 kisi cikti. Bu arkadaslari kenara cektiler ve bölük binasinin yaninda bir masa üzerinde ayrica yemin ettirdiler. Yazik tabii, 21 gün de olsa tören alanini tecrübesi güzel ve yasanmasi gereken bir sey. Bizler her ne kadar “savas cikarsa kadinlardan önce askere alinacaklar” kategorisinde olsak da tören ortami eminim herkesi etkilemistir.

0930’da uygun adim gören sahasina yürütük, 1000-1100 arasinda da tören vardi. Bizim ülkedeki askere olan duygusal bagimlilik olgusu yillarini yurtdisinda gecirmis ve sivil-asker ayirimini cok farkli bir sekilde izlemisler icin son derece etkileyici ve sasirtici. Biz böyle ictima alanindan ciktik, takim olarak yürüyoruz 4 manga, uygun adim, yürürken de avazimiz ciktigi kadar bagiriyoruz “vatan sana canim feda vs.” diye. Kislanin ici, bilhassa tören sahasi tarafi sivil kayniyor, törene gelenler. Bizim gelisimiz duyulunca bir sürü tanimadigimiz insan yol kenarina üsüsüyor, ellerinde fotograf makineleri, kameralar bizi cekiyorlar. Zannederim ne kadar “sivil” kafali olsa da insan, öyle bir ortamda etkilenmemesi mümkün degil. Hani biraz daha verseler coskuyu “ilk emirle savasa” deseler kimse “ben gitmem” demeyecek.

Tören alaninda siramiza giriyoruz. Sira tabii provalardan da belli oldugu icin anne-babama stratejik olarak beni görebilecekleri tribün yerlerini söyledim. Bakiniyorum bayagi ama göremiyorum onlari. Bando takimi giriyor, pesinden tören alayi. Bizim cavus da tören alayinda, zaten bir gün önceden tören kiyafetini cikarmisti. Bando takimi hakkinda söyleyecegim sey trompetlerin maalesef biraz catlak ses verdikleri, ki bence törenin tek olumsuz yani da buydu. Akabinde alayin bagli oldugu tugayin komutani tuggeneral geliyor, törendeki en rütbeli asker o. Sirasiyla bütün tribünlerin önünden gecip el salliyor, zaten sonra bir defa daha sahit olacagimiz üzere gayet pozitif biri, en azindan biraktigi izlenim öyle. Tören hakkinda cavusumuz “veriyorlar damardan, kimsenin gözü kuru kalmiyor!” demisti, hakikaten öyle. Son derece icli bir sesle Canakkale savasindan mektuplasmalar, kahramanlik destanlari... Sancagin girisi, cikisi. Arada 117. dahte döneminden ilk kayit olan er ile 331. dönemin ilk erine bu kadar hevesle askere kostuklari icin ufak hediyeler veriliyor ve onlar adina alayin yas kütügüne plaket cakiliyor. Dahte temsilcisi ile “normal” er biraz “baba-ogul” kivaminda gözüküyorlar aralarindaki yas farki nedeniyle ama olsun...

Gelelim and icme kismina, ki bizim törende asil hadise buydu. Normalde cikiyorsun sira sira, masanin yanina geliyorsun, komut üzerine selam veriyorsun, masaya dönüyorsun, “silah ve arkadas tut” emri üzerine hafif öne egilip bir elini bayrak serili, üzerinde silah catilmis olan masaya, digerini önündeki arkadasinin beline koyuyorsun. Bu konumda tabur komutani binbasinin mikrofondan okudugu andi bagira bagira tekrar ediyorsun. Birkac gün önce askerin andini herkese basili olarak dagittiklarindan hâlâ ezberimde (her satir ayri ayri bagiriliyor):

Barista ve savasta
Karada
Denizde ve havada
Her zaman ve her yerde
Milletime ve cumhuriyetime
Dogruluk ve muhabbetle hizmet
Ve kanunlara
Ve nizamlara
Ve amirlerime itaat edecegime
Ve askerligin namusunu
Türk sancaginin sânini
Canimdan aziz bilip
Icabinda vatan
Cumhuriyet
Ve vazife ugrunda
Seve seve
Hayatimi feda eyleyecegime
Namusum üzerine
And icerim.

Askerin andi bu. Tören alaninin arkasinda zaten böyle 20m’lik kocaman bir tabelada da yaziyor. Fakat nasil olduysa bizim binbasi bu andi okurken, daha dogrusu muhtemelen ezberden söylerken “namusum üzerine” kismini atladi, “…feda eyleyecegime and icerim” diye söyledi, biz de tekrar ettik. Yani biz askerlik andimizi namusumuz üzerine degil, öylesine ictik. Baskalari askerlik andini tutmazlarsa “namussuz” olacaklar, bize bir sey olmayacak :o)

Bu haliyle isin girgiri, kimse bozuntuya vermedi, o sekilde uygun adim sirayla yerimize döndük. Tabii o kadar önemli degil saniyoruz, fakat cok önemliymis. Tören bitti yemin kismindan sonra, daha once defalarca prova ettigimiz üzere yürüyerek ciktik tören sahasindan, gene etrafta insanlar dolu. Ilk defa babami görebildim.

Biz yemin töreni bitti, ögleden sonra izinliyiz diye hülyalara dalmaya hazirlanirken bizi manga manga uygun adim yemekhâneye soktular. Yemekhânede masalar birlestirildi, üzerlerine tüfekler konuldu, üstegmen geldi, bagira bagira tekrar okudu andi, biz de ayni yemini bir kere daha, bu sefer namusumuz üzerine ettik. Yani bizi 1 hafta “bakin sonra yemekhânede yemin edersiniz haaaa!” diye korkuttular, en sonunda basimiza geldi.

Isin ilginc bir yani terhisten birkac gün önce aldigimiz tören videosunu evde seyredince cikti. Tören videosu montajlanmis ve biz de gayet güzel bir sekilde namusumuz üzerine yemin etmisiz tören alaninda.

Her neyse, bu fasildan sonra evci cikacaklar, yani Cuma öglen-Pazar aksam arasinda disarida kalacaklar ictima alaninda ayrildilar. Koguslara ciktik, sivil kiyafetleri giydik, bavullari kogusta birakiyoruz. Carsi kâgidimizi aldik, nizamiyenin girisine. Orada “veli” ile birlikte bir de evci kâgidi imzalaniyor, akabinde ilk nizamiyeden cikisi Cuma günü ögle saatlerinde gerceklestirdim. Gectigimiz Cumartesi araba ile Antalya’dan dogrudan nizamiye kapisina geldigimden Burdur’u ilk defa görecegim bu haftasonu.

No comments:

Post a Comment