Saturday 6 February 2010

Gün 10 - 11 Ocak 2010

0530’da kalktim, bütün gece sürekli öksürdüm. 0600’ya kadar tras, tuvalet, giyin, yatak topla... 0630 yemekhâne önünde ictima, kahvalti (beyaz peynir, sucuklu cirpilmis yumurta, tereyagi, visne receli, cay). 0730 gibi ictima oldu, uygun adim alay ictima sahasina, Pazartesi oldugu icin. Istiklal marsi okundu, haftanin programindan bahsedildi biraz (nisancilik egitimi ve konferanslar), ve ilginc bir de olay anlatti binbasi. Nöbetteki erlerden biri silahini kurcalarken namluda mermi kaliyor. Oglan silahi arada arkadasina da dogrultmus saka yollu, sonra tetik düsürmek icin havaya cevirip tetige basinca güm tabii. Düsünmek bile istemiyor insan, arkadasina dogrultmusken tetik düsürseydi ya diye.

Bu konu normalde gazetelerde okudugumuz ve askere kizdigimiz pek cok olaya da bundan sonra farkli bakacak olmami sagliyor. Askerde gördügüm seylerden biri zaten kesinlikle normal hayatta eline silah verilmeyecek, elindeki silahin ne gibi seylere yol acabilecegini kavrayamayan sürüyle adam oldugu. Bu normal askerligini yapanlar kadar bizim grup, yani dövizle askerlikciler icin de gecerli. Dolayisiyla askerde olan bir sürü yaralanma, “arkadasini vurdu vs.” kabilinden olayin aslinda yeterli olgunluk ve zeka seviyesine ulasmamis insanlarin elinden ciktigini düsünmeye basladim.



Örnegin bu nöbetteki olayin –Allah korumus ama- kötü bittigini düsünelim. Silah arkadasinin üzerine dogruluyken tetik düsürüyor oglan, nöbet arkadasi aninda mevtâ tabii. Bu haberin gazetelere nasil yansiyacagini, hangi türlerde yorumlanacagini ve nasil tepkilere yol acacagini tahmin edebilir herkes.

Buna benzer bir olay gectigimiz ay olan ve bayagi tartisilan el bombasi olayi. Uzman cavuslardan biriyle bir mola esnasinda konustuk bu konuyu, uzman cavus da gayet makul bir sey söyledi: “niye atmamis bombayi elinden? Ben olsam atardim.”. Hakikaten erin eline pimini cekip bomba veren komutani kadar erin bombanin patlayacagini bile bile elinde tutmasi ve akabinde ölmesi ilginc bir detay. Allah rahmet eylesin tabii, kesinlikle de büyük konusmamak gerek, ama siz elinizdeki pimi cekilmis el bombasini daha fazla tutamayacaginizi bilseniz ne yaparsiniz?

Neyse, söz konusu oglan (mermiyi atan) mahkemeye verilmis, olay tabii mermiyi bosa harcadigindan ziyade yarattigi tehlike. Dolayisiyla “merakla silahi kurcalamayin!”, binbasinin verdigi tavsiye bu. Bu tavsiyesinin de “insanin basina ne gelirse ya meraktan, ya ya*aktan” özlü sözü ile altini ciziyor. Gülüsmeler...

Arada yan mangadan biri seker hastaligi nedeniyle cürük cikiyor, yani askerligi bitiriyor.

Buradan tören gecisi ile cikip tabur ictima sahasina geldik, bazi mangalar banyoya gitti, biz silah almaya. Herkes birer egitim icin tutulan G3 piyade tüfegi aldi. Tüfekler nispeten eski, 1987 üretimi. Teknolojinin kendisi 1950’li yillardan kalma. Egitim tüfegi olduklarindan biraz da bakimsizlar. Alman menseli bu “Heckler & Koch G3” tüfekleri hakkinda wikipedia’da oldukca etrafli bir sayfa var. Tüfekler lisansla Makina Kimya Endüstrisi Kurum tarafindan Türkiye’de üretilmisler. Eski vs. olmalarina ragmen bu tüfekler hâlâ standart silahlar bizim piyadelerde. Zaman zaman okudugumuz “tutukluk yapti” denen tüfekler bunlar yani. Buna ek olarak kalesnikof da kullaniliyormus doguda. Gene wikipedia’da yazdigina göre 2012’den itibaren Mehmetcik-1 adi altinda bizim ordu da gene MKE tarafindan üretilen bu tüfegin hayli modern bir modeline (Heckler & Koch 416) gececek.

Tüfegin özelliklerine gelince. Askerlik boyunca 2 seyi ezberlememiz istendi, bunlardan biri askerin andi, digeri G3 piyade tüfeginin özellikleri. Inekligimden degil, hem bu konulara meraktan, hem de can sikintisindan ezberledim. Bu konulara merakliysaniz bu arada tavsiye edecegim bir sey de kantinde satilan ve emekli topcu binbasi Hüseyin Tasyürek tarafindan yazilmis olan Askerin Bilgi Defteri. Askerlik hizmeti sirasinda ögrenilmesi gereken ne varsa var bu kitapta. Tabii 21 günler icin degil, normal askerler icin. Fakat baska yerde bu sekilde bulunulmayacak, derli toplu etrafli askeri bilgiler iceriyor. Ayrica ufak boyutu sayesinde cebe de giriyor, sagda solda beklerken cikarilip misal bizim ordumuzda nasil tanklar var veya gece taarruzu nasil olur okunabilir. Her neyse, G3’e dönelim, aklimda kaldigi kadariyla, talim alanlarinda levhalarda da bulunan bilgileri yaziyorum:

G3 7.62mm capinda, tek erin hafif ve temel muharebe silahi. Görerek ates edilen, yatik mermi yollu, sarjörle dolan, igne ile ateslenen, barut gazinin geri tepmesi ile yari otomatik veya otomatik olarak kullanilabilen temel piyade silahi.

Bu ana tanimdan sonra silahin teknik özellikleri (tesirli ve azami menzili, agirligi, merminin cikisi, otomatik atimda dakikadaki atim hizi vb.) ile kabiliyetleri (dürbün takiliyor, manevra fisegi atiyor vs.) var.

Silahlar hakkindaki en önemli iki nokta ise

a) bosta dahî olsa hicbir zaman baska birine dogrultmayacaksin
b) normal hallerde daima emniyette duracak


Tüfeklerle 0930’da egitim sahasina geldi, 45 dakikalik bir sürede tüfegin tanitiminin oldugu levha önünde bu yukaridaki bilgiler islendi. 1015 gibi silahlari talim alanindaki istasyonda biraktik ve uygun adim 19 Mayis konferans salonuna dogru yola ciktik. Bu salon 29 Ekim salonundan daha ufak, ancak daha önce de bahsettigim üzere kapali devre yayin sayesinde orada olan biteni izlemek mümkün. Bugünün konusu: Din ve laiklik. Asagidaki karikatür sanirim konferans ortamini iyi özetler.



Buradaki tavir sadece büyük salonda, yüksek rütbeli subaylarin sundugu konferanslarda yoktu, onun disinda her konferans uyumak icin bir firsat ve hakikaten askerlerin yaridan cogu (ben de kismen dâhil olmak üzere) uyuyor. Din ve laiklik konulu konferansta da degisen bir sey yoktu. Üstüne üstlük kapali devre yayin nedeniyle isiklar da sönüktü, iyice bir uyku bastirdi. Konunun islenisi da haliyle 18-20 yasindaki erin beynini yikama seviyesinde oldugu icin 15 dakika sonra baslar öne düsttü.

1215’te ciktik, yemekhâneye. Ögle yemeginde mercimek corbasi, patatesli börek, tas kebabi, cacik ve elma vardi. Ben yemedim, dogrudan internet salonuna (resmi adi bilisim merkezi) gittim. Burada toplam 60 civarinda bilgisayar var, haliyle yiginti oluyor. Biraz bahsetmek gerekirse, tipik internet kafe tarzi bir ortam. 25 kurus karsiliginda isim, bölük vb. bilgileri yazip imza atiyorsunuz. Yarim saat süreniz var, daha uzun gerekiyorsa bittikten sonra cikip tekrar siraya girmek lazim. Yukarida da dedigim gibi en hizli internet Burdur’da burada. Benim isim zaten olmadi, fakat düzenli olarak facebook vs. uyarisi yapiliyor, bu tür sayfalar yasak.

1330’da tabur ictima alaninda ictima, 1400’e kadar bekledik. 1400’te iki manga olarak banyoya gidiyoruz, ben bir gün önce yikandigim ve biraz da hasta gibi oldugum icin yikanmiyorum. Fakat bu önemli degil tabii, sen yikansan da yikanmasan da mangaca gidip bekliyorsun. Banyo sonrasi tabur ictimaya gene, 10 dakika bekliyoruz, sonra talim alanina. Burada gene tüfek egitimine devam edecegimizi saniyoruz ama yanlis.

Malzemelige gidiyoruz, elimize kazma, kürek, tokmak veriyorlar ve talim alanindaki seri barfikslerin dibini kazip sökmemizi istiyorlar. Bu sanildigi kadar kolay bir sey degil, cünkü her barfiks direginin altinda yarim metre kenara sahip bir küp seklinde beton dökülmüs. Kazmayla etrafindaki topragi kazip tokmakla betonu kirmaya calisiyoruz, 10 delikten 3-4 tanesini becerebiliyoruz. Yarin ya biz, ya da baskasi devam edecek ama bu olay askerdeki tipik “cukur kaz – doldur” olayinin bir benzeri. Askerin traktörü var, getirip baglayip cekip devirebilirler, ama hayir, “erat kazsin”. Neyse, cok sikayet etmeye lüzum yok, cünkü defalarca dedigim (ve diyecegim) üzere normal erlerle mukayese edildigimizde halimiz cok iyi. O kadar iyi ki, bizim manganin degil ama baska cavuslardan birinin “21 gün yapayim, 21 gün süründürsünler, raziyim” lafini da buraya sokusturayim.

1700 gibi yürüyerek geri geliyoruz, 1730’a kadar bekledikten sonra yemege (tavuk corbasi, etli pilav, nohut ve tursu). Yemekten sonra gene bilgisayara gidiyorum ama bu sefer dolu. Kantine gidip eldiven aliyorum bir cift, geri gelip uzaniyorum. Sagligim da bozuk, sürekli öksürüyorum, burnum akiyor ve atesim var hissindeyim. Cavusta agri kesici varmis, revir saat 5’te kapandigi icin o anda sadece acil acik. Yarin nasil olacagima göre revire gidecegim belki.

1930’da komutan saati var. Önce G3 tüfeginin tekrar yapiliyor, sonra ertesi gün Egitim ve Doktrin Komutani (EDOK) orgeneral Erdal Ceylanoglu’nun gelecegi belirtiliyor. Bu “teftise gelecekler” olayi ayni alttaki karikatür gibi.



Yani “EDOK’tan komutan geliyor, dolaplariniz düzgün olsun, üstünüze basinize ceki düzen verin, yataklariniz jilet gibi olsun...” deniyor. Bilmiyoruz ki bu EDOK’tan komutan gelmesi aslinda bir sonraki haftaya kadar atilacak. Bizim cavusun bu konudaki yorumu da “onlar derler öyle de, koskoca orgeneral gelip senin dolabina mi bakacak?”. Neyse, soru- cevap fasli da var, ondan sonra 2100’de koguslarda sayim. Akabinde dis fircalama vs. bir arkadastan buldugum paracetemol’ü yutup yatiyorum. 2400-0200 nöbetim var. 2345 gibi benden önceki arkadas kaldiriyor, nöbetten sonra tras olup postallarimi boyuyorum. Saat 0220 gibi tekrar yatiyorum.

No comments:

Post a Comment