Tuesday 26 January 2010

Gün 1 - 2 Ocak 2010

Ilk gün harala gürele ve hazirliklarla geciyor. Iceri girerken ilk adimda bavul kontrolü var. Akabinde kayit kâgitlari bir defa daha dolduruluyor ve bekleme salonuna aliniyoruz. Burada manga manga yerlestirilmis iskemle gruplarina oturtuyorlar bizi, bir manga grubu tamamlaninca hadi disari. Yukarida kis-yaz asker sayisindan bahsettim. Kisin bütün mangalar asagi yukari 20 kisiydi. Yazin bu rakam 40’i buluyormus. En basitinden bunun yatakhane konforuna olan etkisini tasavvur edebilirsiniz.

20 kisilik iskemle grubu dolunca (yani bir manga olusunca) hepimizi bekleme salonundan bahceye aliyorlar. Orada beher bölük icin kurulmus masalara mangaca gidip üzerimizdeki elektronik (ve kislaya sokulmasi yasak diger) aletleri teslim ediyoruz. Burada bir mim koyayim: Cep telefonunu zinhar kislaya sokmaya calismayin. Donunuzda saklayip 3 hafta idare edebilirsiniz, ama yakalanirsaniz askerliginiz bile uzar. Tekrar tekrar söylüyorlar, sokmayin diye. Size yurtdisinda ne söylenirse söylensin (bize de „abi biz ariyorduk sürekli, bir sey olmuyordu“ diyenler vardi), basiniza is almayin. Telefon, fotograf makinesi vb. aletlerin tesliminden, yanimda getirdigim kitaplarin onaylanmasindan sonra sirada saglik kontrolü var.

Saglik kontrolünde öncelikle bir form dolduruluyor. Daha önce gecirdigimiz kazalar, sakatliklar, bir sorunumuzun olmadigi vs. gibi sorular var. Formdan sonra bizi iceri alip belden üstümüzü soyuyorlar, ilk etapta asi olacagiz. Tabii benim gibi igneden ödü kopanlar (sirf bu yüzden infuzyon ignesi olmamak icin agrilar icinde hastaneden kacmisligim bile vardir) icin pek hos bir deneyim degil. Öte yandan silme erkek dolu bir grup icinde de „ben olmayacagim“ diye aglamak, ya da „erkekligin onda dokuzu kacmaktir“ deyip arazi olmak da mümkün degil. Asi isinin en ilginc yani, oturuyoruz bir iskemleye, sag yanimizda bir saglik görevlisi, sol yanimizda bir saglik görevlisi, ellerinde igneler... Ayni anda hem sag, hem sol koldan basiyorlar igneleri. Yerimden firlamamak icin kendimi zor tuttugumdan farketmedim ama bir taraftan iki igne de yemis olabilirim, cünkü galiba 3 asi olunuyor (difteri, tetanoz, hepatit-b). Benim gözlere perde indigi icin bu bölümde tam hatirlayamiyorum. Böyle fabrikada bant üretimi kabilinden bir asi sistemi. Neyse, asidan sonra bir form daha dolduruyoruz, yanlis hatirlamiyorsam bu formda „deli degilim“ mânâsina gelen yorumlarda da bulunmak gerekiyor, giyiniyoruz. Bu arada saci askere uygun olmayanlar da berbere yollaniyorlar. Bundan sonraki adim kiyafet teslimi.

Kiyafet teslimine gitmeden önce bavullar bir kamyona yükleniyor, yatakhane kapisina birakilacak. Kiyafet teslimi de fabrikavâri bir sekilde gerceklesiyor. Önce bir asker gögüs cevresini ölcüyor ve ona göre bedenini söylüyor, „bu numarayi unutma!“ diyerek. Akabinde postal numarasi aliniyor. Bunun icin bir kalasin üstüne cesitli numaralarda postallar civilenmis. Gelip ayagini bu postallara sokup sana hangi numara uyuyor bakiyorsun. Beden ve postal numarasini aklinda tutarak dagitim olan barakaya geciliyor. Burada herkese 1 dis fircasi ve macunu, bir el havlusu, ikiser corap, atlet ve külot, postallar, beden numarasina göre bir pantalon, bir gömlek, bir parka, bir kep ve bir canta veriliyor. Postal numarasinda önemli bir nokta en az bir numara büyügü almak. Ben postal icin 45-46 bakinirken tecrübeli askerlerden biri en az 2 numara büyük almami bagirinca 47 aldim, iyi ki de almisim, askerligim boyunca ayaklarim rahat etti. Kiyafetler zaten hep yeniydi, bu iyi bir sey. Postallarin kalitesine de sasirdim, hepsi GoreTex, yani askerden cikarken para verip alabilseydim alacaktim, ama vermiyorlar.

Kiyafetleri alinca hemen yandaki barakaya, soyunma kabinlerine geciliyor. Burada herkesin cabuk giyinmesi lazim. Cavuslar, astsubaylar gelip tepene avazlari ciktigi kadar „burasi tatilköyü degil, hadi hadi, herkes disari!“ diye bagiriyorlar, sen o sirada henüz don-paca giyinmeye calisiyorsun. Neyse herkes bir sekilde üstünden basindan bir seyler sarkarak o barakadan da cikiyor, kismen barakanin önünde disarida biraz toparlaniyoruz, üzerimizden cikan her seyi verdikleri cantalara tikiyoruz. Yürüyerek yatakhaneye geliniyor, bavullarimiz gelmisler bizden önce.

Basimizda cavusumuz, bavullari kogusa birakiyoruz. Fazla bir seyle ilgilenemeden ögle yemegine. Ilk günkü ögle yemegi mönüsü corba, kuskus ve et. Yemekhâneden cikista ana kantine gidiyoruz. Ana kantinde herkese 20 lira karsiligi plaj cantasi benzeri bir canta daha veriliyor. Bu cantada neler var? Tuvalet cantasi, tirnak makasi, postal kilidi, toplu igne, dikis seti, temiz ve kirli camasir torbalari, boyuna cüzdan vs. asmak icin kese, 2 tane siyah pilot kalem ve bir ufak not defteri, postal boyasi ve parlatici sünger… Bazi arkadaslar bu parcalarin bir kismini Burdur’dan örnegin otobüsten inince otogarda almislar. Haliyle ikinci defa almak zorunda kaliyorlar, cünkü eksik esyalar var. Dolayisiyla Burdur’dan bu tarz seyler almaya lüzum yok.

Tekrar kogusa geliyoruz, bavullar bosalacak. Dolap diye verdikleri seyin boyu 1m var ya da yok, eni 20-30cm. Yani bavulu dolaba bosaltmak hayal. Bavullar depoya kaldirilacagi ve her haftasonu bavullara gidilecegi icin temizlik ile banyo malzemeleri ve 1 haftalik camasirla yetinmek durumundayiz. Geri kalan esyalar bavulda kaliyor. Biz yerlesmeye calisirken “dakika bir gol bir” seklinde kogusun kapisini kiriyoruz. Yataklarin nasil yapilacagini gösteriyor cavus. Carsaflar yataklarin izgaralarina sokularak üzerine bozuk para sekecek kadar gergin olacak, yorgan katlamanin usûlü var vs.vs. Burada gene sok yasatan bir olay yatak takimlarinin temiz olmalarina, yani yikanmis gelmelerine ragmen kismen mide bulandirici sarartilara sahip olmalari. Artik üzerine kimler, ne hallerde yattilarsa… Tabii zamanla buna da alisiliyor.

Dolaplar nizama uygun bir sekilde yerlestikten sonra yatakhâne binasinin giris kisminda her erin parmak izleri aliniyor ayrica bir de “su ve bu hususlara dikkat edecegim vs.” seklinde bir teblig imzalatiliyor. Bundan sonra bizim cavus postal nasil baglanir onu gösteriyor. Askeriyede herkes ayakkabisini bile kafasina estigi gibi baglayamiyor haliyle, postal baglamanin da bir yolu yordami var. Ayrica postallar en az iki günde bir boyanacaklar. Akabinde manga numaralari belirleniyor, misal 1205, bu 1. takim, 2. manganin 5. adami demek. Biz giris itibariyle 3. tabur 3. bölükte yer aliyoruz.

Bütün bu yerlesme ve kayit islemleriyle geciyor vakit. Aksam yemegi vakti geliyor. Gene topluca yemekhâneye. Erken teslim olmanin yararlari muhtelif. Biz yemege giderken hâlâ yeni girmis, kiyafet alanlar var. Ilk aksam yemegimiz corba, bulgur pilavi ve kuru fasulye. Aksam yemeginden sonra tekrar kogusa, herkes bavulunu sirtliyor ve tabur alaninda bize oldukca uzun gelen bir yürüyüsten sonra bir depoya ulasiyor, bavullari iceriye koyuyoruz, kapi kitleniyor. Bu esnâda cavusumuz mütemadiyen “yalniz hicbir yere gitmeyin, burasi cok büyük, kaybolursunuz” telkinini vermekte. Geri geldikten sonra herkese birer yesil nefte (dügme de denebilir) dagitiliyor, bunu herkes kendi sapkasinin alin kismina dikecek.

Ilk gün böyle bitti. Aksam saat 2100’de sayim var, o sayimda ayakta olmak zorunlulugu yok, dolayisiyla nispeten erken yattim.

Günün sonunda ilk izlenimler idare ederdi. Örnegin yatakhânede dus vs. bekliyorsan unut. Bizim yatakhânede 272 karyola (yani 544 yatak vardi) fakat dus yoktu. Ilk geldigimizde tuvaletler berbat durumdaydi, bilmiyorum kac günün pisligi birikmisti. Bizim kattaki pisuvarlar bozuktu ve lavabolarda sabun yoktu, akan musluk sayisi besti. Bu arizalar zaman icinde giderildi, tuvaletler hergün temizlenince katlanilir bir temizlige ulasti, biz de tabii bazi seylere alistik, ancak haliyle sicak ve temiz bir evden gelince ilk sok etkisi büyük oluyor.

1 comment:

  1. Eşim Nisanda gidecek.... Ve bu bloğu bulunca hemen başladım okumaya... Ne güzel bir paylaşım. Gitmeden gün gün olabilecek tüm olayları görebiliyoruz. Çok teşekkürler...
    Bloğumda da paylaştım.
    http://cerenimben.blogspot.com/2011/03/21-gun-bedelli-askerlikle-ilgili-bir.html

    ReplyDelete